fatih altaylı

bu ülkenin görüp görebileceği en kötü insanlardan biri. link

nasıl tanımlanır bilmiyorum. sözde, türkiye'nin önde gelen köşe yazarlarından biri kendisi. geçtiğimiz aylarda ülkede bi ton olay cereyan etmişken kendisi otomobillerle ilgili yazılar yazıyordu. yeni yazısı 'fetöcüleri kovdum hedef oldum'. la sen nasıl bi yalakasın

aziz yıldırım'ı itin götüne sokup çıkarmış. link

murat bardakçıyla beraber sundukları teke tek özel ı çok severdim. bazen cübbeli gibi bazen ilber hoca gibi farklı isimleri ağırlarlardı. şu an devam etmiyor diye biliyorum ama o sohbetler güzeldi.

televizyon karakterleri arasında en kaypak kim yarışması yapsak ilk 5'e falan girer bence ve başarısının sırrı da tam olarak bu bence. neyse kendisine gelicem birazdan ama önce yaptığı programla alakalı kısa bir şey söyleyeceğim. şimdi bu teke tek programını yapıyor yıllardır. çok efsane programlar da olmuştur geçmişinde. şimdi konuya gelirsek tam bilmiyorum ama müftünün birisi mi cemaat önderi mi neyse işte din adına kadınlar hakkına bir takım yakışıksız ifadeler kullanmış. detayı bilmiyorum ama mevzu belli yani. bu arkadaş da hemen arkasından konuyla alakalı program yapıyor şu an. "caner taslaman" ve hasan onat'ı çağırmış programa. hasan onat'a parantez açmadan duramıyorum; kendisi pek takip edilmiyor ama harika bir ilahiyatçıdır. mezhepler tarihi hakkında harikulade makaleleri vardır. tavsiye ederim. neyse program fikri hoş. din adına ortaya atılan spekülasyonlara bu organlar ile anında yanıt verilmeli. ama işte fatih altaylı kaypaklığı değişmiyor bende. yaz başında caner taslaman yayına deve sidiği getirdiğinde aklınca programında laf sokmuştu kendisi. bilimin(!) ışığıyla 2 ay önce ateist olmuş ergenler gibi "biz böyle şeylerle uğraşmıyoruz sidik falan benim programımda olmaz. biz bilim konuşuyoruz bu programda." gibisinden laflar etmişti. ulan o hadise inanan değil de absürtlüğü gösteren adamlar suçlu gösterilmişti neredeyse jfjdjjsks hayır aq cübbeli ahmet gibi bir karakteri 3'er 5'er saatten 8-9 programa tek konuk olarak çıkarmasa samimi sanıcaz. 2 tane bilim programı yapınca bir şey oldu sandı sanırım. şimdi din adına saçmalamalar tekrar ayyuka çıkınca bir panik çağırmış o dalga geçtiği adamı. heh işte o adam yıllardır tam da bu meselenin hayati öneminden ötürü çabalıyordu. amk yavşağı işine gelince nasıl da çağırıyorsun. milletin abuk subuk benzetmelerine, kısır tartışmalara ne diye yer veriyorsun a pezevenk? bilim konuşsana nfjdjdj taslaman'a da helal olsun. o polemikten sonra yayına çıkmak da önemli bir tevazu. neyse işte bu adamı günahım kadar sevmem yani. tam bir opörtünist, tam bir eyyamcı. ya oğlum zaten şu "alo fatih" olayından neredeyse sıfır hasar ile sıyrılması bile ne kadar omurgasız olduğunun net delilidir. fatih altay'nın duruşu nedir sorusuna net bir cevap vermek mümkün değildir. i̇şte böyle heriflere dikkat etmek gerekir. bunlar her dönem yerini almasını bilir. akşama kadar a haber'de yayın yapan adamların bile gözümde yeri daha fazladır. omurgasızlığın prim yaptığı bir diğer sektör de televizyonculuk heralde.

çok kötü moderatör çok kötü. kendisinden başka konuşan tek kişi varken bile doğru düzgün yönetemiyor programı. sürekli kesiyor sürekli. meral mommy’den çok onu duyduk. kadının her lafının arasına girip bir şeyler söyledi. vallahi biz didem arslan yılmaz‘ın sevdalılarıyız.

öyle bir kurşun sıkmış ki bunun kime ne getirisi var anlamak mümkün değil. en azından dışarıdan görünen bu. olayın iç yüzü var mıdır bilemiyoruz tabii. tahminim şu yönde; muhtemelen birileri tarafından köşeye sıkıştı ya da sıkıştırılmaya çalışıldı. o da çareyi, o kişilere saman altından "bana bulaşmayın. elimde daha çok şey var. beni rahat bırakmazsanız çoğunu gözler önüne sererim, olan benden çok size olur.." demekle buldu. yoksa galatasaray'lı fatih altaylı, göz göre göre şunları diyerek göksel gümüşdağ'dan çok kendi takımını zedeleyecek adam değil. fatih bile o kadar ıskalamaz. o kadar ahmak olsaydı, adını yıllar önce unutmuş olurduk. -ya da sahiden iq seviyesi bu..- --- spoiler --- + göksel gümüşdağ'ın geçmişte çok girip çıkmışlığı vardır galatasaray'ın kamplarına, tesislerine. - florya'ya mı? + tabii ki. - ne sıfatla? + taraftar, futbolcuların abisi, "bazı futbolcuların abisi" sıfatıyla girip çıkmışlığı çok vardır. "ne abisi?" sorma bana yani.. - link --- spoiler --- not: bunlar birbirlerini ifşa etseler ne olur? kimsenin şu iddiayı atanın ve iddiada adı geçenlerin üstüne gideceği yok. o yüzden şu dozda bu kadar rahatlar. başkaları hakkında aynı dozda bir iddiada olsa, adam akıllı incelemeden anında üstlerine çökerler.. . edit: arşiv unutmuyor ellam... gorsel - 1 gorsel - 2 gorsel - 3 gorsel - 4

doğuştan antipatik ve kincisin Her daim güçlünün yanında hareket etmenle hatırlanacaksın. (bkz: 24 ekim 1997 karapınar trafik kazası)

(bkz: levent kırca) --- spoiler --- + ben salak mıyım? - evet salaksın. + evet salağım. - bence sen salak değilsin. sen salak olsan niye bugün bir elin yağda bir elin balda olsun? sen salak değil akıllı adamsın. --- spoiler ---

dönüşleri bir türlü bitmeyen bir garip kişilik. yetmedi mi be kardeşim?

Huzurlarınızda Fatih Altaylı'yı kafes dövüşüne davet ediyorum. (bkz: patiklipenkuenin fatih altaylıyı kafes dövüşüne davet etmesi)

Sağlam bir kaynaktan aldığı bilgiye göre, ülkemizde günlük 40 bin vaka varmış

Fatih Altaylı: “El oğlu ülkemde cirit atacak, benden de HES kodu istenecek. Yarın siliyorum." *Altaylı'nın el oğlu dediği Arap turistler

Fatih Altaylı: "Fahrettin Koca’ya söyleyeyim. Geçen hafta Formula 1’deki görevim nedeniyle İstanbul’daki bir özel hastanede Covid-19 için PCR testi yaptırdım. Ödemesini de bizzat yaptım. Tam 500 TL. Yani muhalefete inanmıyorsa ben kendisine kredi kartı ekstremi gösterebilirim."

hükümeti/hükmendeni, ner kadar eleştirir görünürse görünsün bir telefonla 180 derece dönebilecek tatlı su gazetecisi..

küreselciler'in türkiye'deki bir numaralı cazgırı. hadsize bak hadsize. link

link - 1 link - 2 allah razı olsun hacı. sen olmadan olmuyor. sevgiler.

Tam tokatlık.

Resmi gazete yolları yokuştur gorsel

aşı olmuş; haksjaksjaks

hiçbir zaman söylemlerine kulak asmadığım kişi. para nerede orada söylem.

iyice şüphelenmeye başlıyorum senden. doğru söyle kızmıcam, sözlüğü mü okuyorsun ulan? dün gece girdiğim entry; (#4223247) bu sabah paylaştığı köşe yazısının bir kısmı; --- spoiler --- Kontrolsüz göçmen akınının toplum üzerindeki etkisi giderek artıyor. Bir yandan Van’dan gelen Afgan göçmen görüntülerini konuşurken, diğer yandan İstanbul’daki felaketi gözlerimizle izliyoruz. Dahası göçmenler misafirlikten, yavuz hırsızlık moduna geçtiler bile. Türkiye'de hangi yasal hakla bulunduğunu bilmediğim bir Afgan, sosyal medya hesabından Türkiye'ye, Türkler'e, Türk kadınlarına hakaretler yağdırıyordu. Tipik bir "Yüz verirsin deliye gelir sıçar halıya" durumu yani. Afganistan'dan karısını, kızını bırakıp kaçan bir "itten" ders alıyoruz anlayacağınız. Diğer yandan da İstanbul istila altında bir şehir görüntüsünü giderek pekiştiriyor. Dün İstanbul'un Anadolu yakasında bir arkadaşıma gitmem gerekiyordu. Ve Kızıltoprak’tan Kartal’a kadar uzanan sahil yolunu kullandım. Yemin ediyorum Türkiye’deyim, İstanbul’dayım demeye bin şahit bile yetmezdi. Gözlerime inanamadım. “Burası bizim İstanbulumuz mu?” dedim. Gözünüzle siz de görün diye fotoğraflar paylaşıyorum sizinle. Aynı fotoğrafları hatta beterlerini Avrupa yakasındaki tüm sahillerde Cankurtaran'dan başlayıp Bakırköy'de, Ataköy'de, Yeşilköy'de, Yeşilyurt'ta, Florya'da çekebilirsiniz. Gördüğünüz yerler Lazkiye değil, İstanbul. Bunlar yine iyi görüntüler. Başka yerlerde bir felaketin eli kulağında. İki günde iki taciz iddiası ve göçmenlere yönelik linç girişimi oldu. Resmi görüşü olarak göçmenleri savunan Murat Bardakçı dostuma sormak isterim. “Osmanlı zamanında böyle bir şey mümkün müydü? Fatih Sultan Mehmet’ten başlayarak özellikle İstanbul için Devlet-i Aliyye’nin bir iskan politikası var mıydı? 2 milyon Suriyeli, hadi 2 milyonu geçtim 500 bin Suriyeli Osmanlı vatandaşı canları çekince kalkıp İstanbul’a gelip yerleşebilir miydi? Hele ki İmparatorluğun güçlü zamanlarında böyle bir şey mümkün müydü Murat! İstanbul'u bitiren, perişan eden 13. Yüzyıl'daki Latin istilasından sonra İstanbul'un böyle kontrolsüz bir istila gördüğünü hiç zannetmiyorum. Osmanlı'nın da buna izin vermeyeceğinden eminim. Ve siz de emin olun ki, İstanbul’a ve Osmanlı'nın mirasına sahip çıkmak zaten bizim olan Ayasofya’yı ibadete açmakla olmuyor. Onların emaneti olan kentleri korumakla oluyor! Ve Murat gayet iyi bilirsin ki, İstanbul'u bitiren Latin istilası idi. Bu istilanın sonu da öyle olmaz inşallah. - link --- spoiler ---

çok konuştuğu için arada zırvalıyor ama ülkenin en donanımlı adamlarından biridir kendileri. fransızcayı tak diye çevirip nişanyan’ı zıplatmışlığı vardır

"Yahu size kimin saat kaçta müzik dinleyip müzik yapacağından. Her boka karışmak zorunda mısınız. 1 e kadar çalabilirsiniz ne demek. Size mi soracağız. Yeter be. Su kaçırdınız artık. Nereye diye sormayın." şeklinde bir tweet atmış.

Sen çok güzel bir insansın ya. Cesaretin için ayrı gerçek duygularını aktardığın için ayrı teşekkür ediyorum. Kralll adamsın. Kader planı röportajında vermiş ayarı baba. (bkz: kader planı )

"Bana katlanan herkese teşekkürler" başlıklı bugünkü köşe yazısıyla habertürk'e veda etmiş. kendi adına site kurup yazacakmış. muhtemelen cüneyt özdemir misali youtube'a da geçer. bu saatten sonra patron falan çekemem diyor ama babala ile bir görüşme yapması lazım bence... olan bizim ilber'li, celal'li şahane programlara oldu :/ --- spoiler --- Gerçekten hesabını tutmadım, bilmiyorum bu kaçıncı. Veda... Evet, veda. Cumhuriyet, Gelişim Yayınları, Söz, Nokta, Erkekçe, Gelişim Spor, Güneş, Günaydın, Hürriyet, Sabah, Show TV, Cine 5, Kanal D, ATV, Kanal 1, radyolar... Belki bazılarını hatırlamıyorum bile. Tepem attığında, gerek gördüğümde bırakıp çıktığım yerler... Çoook, neredeyse medyanın yakın tarihi. Şimdi de Habertürk mazime gömülüyor. Bu Habertürk sayfalarında okuyacağınız son yazım. Kim bilir belki de, gecikmiş bir son yazı. 2005 yılında, Hürriyet'ten ayrıldığımda bana kucak açan Ciner Grubu'nda 18. yılım olmuş hiç çaktırmadan. Yaşlandıkça hayat hızlı akıyor, vallahi hiç anlamadım nasıl geçti. Sabah Gazetesi ile başlamıştık. Sevgili Turgay Ciner ile ofisinde otururken, Sabah'a gelmemi teklif ettiğinde, tek bir talebim olmuştu, "Sadece yazar olurum. Yöneticilik falan istemeyecekseniz gelirim" demiştim. El sıkışıp başladık. Üç ay sonra "Gazetenin başına geç" dedi. Güldüm. İki ay sonra, tam bir yılbaşı günü evde misafirlerimi ağırlamaya hazırlanırken telefonum çaldı, "Hemen gel" dedi. Gittim. "Yarın gazetenin başına geçiyorsun" dedi. "Yarın ailemle tatile gidiyorum. Geçemem. İstersen kov ama kızıma ve eşime verdiğim sözden dönemem. Bende aile işten önemlidir" dedim. Güldü. "Yayın Yönetmeni olarak tatile git" dedi. Kıramadım. Kabul ettim. "Yöneticilik yapmam" sözümden birlikte dönmüştük. Kısa sürede, beraberce Sabah'ı Türkiye'nin en etkin gazetesi yaptık. Hürriyet'teki yakın dostlarım da gelmişti yanıma. Hafta sonları 1 milyon, hafta içi 500 binli tirajlara ulaştık. Sabah etkinlikte tarihinde ilk defa en büyük rakibi Hürriyet'i geçti BİAK verilerinde. Daha sonra TMSF gazeteye el koydu. Dava sürecini bekledim, hukuksuz olduğuna inandığım bu işlemde ısrar edileceğini ve gazetenin geri verilmeyeceğini gördüğüm anda bırakıp çıktım Sabah'tan. Turgay Ciner, yenilgiyi, hele hele haksız yenilgiyi kabul eden biri değildi. Düşürüldüğü yerden kalkmak istiyordu medyada. "Yenisini kurarım" dedi. Kurduk. Önce Habertürk televizyonu Kenan Tekdağ'ın yönetiminde hayata geçti. Ardından benim yönetimimde gazete 2009 yılında yayın hayatına başladı. Hiç görülmemiş, eşsiz, benzersiz bir gazete olarak. Herkesin "Tutmaz" dediği gazete bir anda Türkiye'nin en çok satan iki gazetesinden biri ve tartışmasız en etkin gazetesi oldu. Sonrası malum. 2014 yılında yayın yönetmenliğini bıraktım, gruptaki idari yetkilerimin tümünden arınıp yazar olarak devam ettim. Ve tabii televizyon programlarına da. Medya Grup Başkanı Sevgili Kenan Tekdağ, tabir caizse bana katlandı. Aslında tam zıt karakterlerdik. Ben ne kadar "Deli dolu" isem o, o kadar "Temkinli" idi. Aslında iyi bir dengeydi. Gün geldi "Bilim programı yapacağım" diye tutturdum. Reyting alır almaz demeden "Ne istersen" dedi, sağolsun. Yaptık, Türkiye'nin en kült ve bana göre en gerçek muhalif programlarından biri çıktı ortaya. "Olmaz" dese yapamazdım, açık. Geçen perşembeye kadar 15 yıldır aralıksız sürdürdük. Yazılarıma da kısa bir dönem dışında aralıksız devam ettim. Açık söyleyeyim, gerek Turgay Bey, gerek Kenan Bey bana "Katlandılar". Bilmiyor muydum benim yazılarım, programlarım yüzünden nelere göğüs gerip, neler çektiklerini. Zaten artık ilişkimiz bir dostluk ilişkisi idi. Turgay Ciner bana göre Türkiye'de eşi benzeri olmayan bir vizyona sahip, çok farklı bir işadamı idi. Muhtemelen Vehbi Koç'tan sonra bu ülkenin gördüğü en vizyoner işadamı. Bir işadamında ender rastlanan entelektüel birikimi, tecrübelerini paylaşmaktaki cömertliği, çok az insanda gördüğüm gustosu ile ile bir prensibimi ayaklar altına aldım. Patronlarla asla yakın olmazdım, Turgay Bey ile bunu beceremedim. Dostum, arkadaşım olmuştu. Bir gün tartışmadık, bir gün kavga etmedik. Birbirimize saygıda bir gün kusur eylemedik. Türk medyası, gazetecilik çökerken, Allah var benim ayakta durmama, hatta gazeteci olarak yeniden ayağa kalkmama destek oldu. Muhtemelen bedelini de ödedi. Ve Türkiye yeni bir dönemece girerken, dost dediğim birine daha fazla dert olmamam gerek herhalde. Benim özgürlüğüm, onun yükü olmamalı. Bu yüzden de aslında bir süredir kafamda olan bir şeyi hayata geçirmenin zamanı geldiğine inandım. Ve dün 15 yıldır çok yakın çalıştığım ve güvendiğim Sevgili Kenan Tekdağ'la konuştuk. Yolları ayırmaya karar verdik. Sağolsun, bütün tecrübesi ile bu işi güzelce halettik. Teşekkür ediyorum. Doğrusunu isterseniz bu kararı Turgay Ciner ile konuşmadan hayata geçirmek istedim. Çünkü konuştuğumda "Gitme" dese kalmak zorunda kalırdım. Kabul etse "Niye gitme demedi" diye belki de kırılırdım, insanım. Sizlere de beni hep okuduğunuz, hiç yalnız hissettirmediğiniz, bazen kızsanız da güvenmeye devam ettiğiniz, benden vazgeçmediğiniz, varlığınızla gösterdiğiniz güç ve destek için büyük bir teşekkür borçluyum. Ama ben de Habertürk'le ilgili olumlu ya da olumsuz her şeyi benden bilmenize göğüs gerdim, onu da unutmayın:) Ama artık yokum. Hoşçakalın... Görüşmek üzere. NOT: Bundan böyle, medyada kimseye patron diyecek gücüm takatim yok. Saygı duyacağım öyle birini de zaten göremiyorum. Ama bir süre sonra yazılarıma fatihaltayli.com.tr adresinden devam etmeyi planlıyorum. Sonrasına bakarız. --- spoiler ---

Farklara bakılırsa Türkiye’yi kimin yöneteceğine Suriyeliler karar verdi. bkz arap işgalinin 1. safhası... fırsat verme Allah'ım!

levent kırca mezarından çıkıp gelse bu adamla helalleşirdi gibi bir his... uzun zamandır böyle hissediyorum. yeri geldiğinde ana akım medyada kimsenin diyemediklerini çatır çatır söylüyor çünkü. muhalif kimliği eskisinden daha net. takdir ediyorum bu durumu.

Pazar sohbeti formula 1 Türkiye'ye neden gelmiyor? Konuk: F1 spikeri ve tosfed genel sekreteri Serhan acar

12 yaşındaki kızcağızı buradan iran'a kaçırıp tecavüz edip hamile bırakan afg*n meselesi başta olmak üzere son zamanlarda çoğu konuda güzel yorumlar yapıyor. keşke daha önceden geçseydi youtube'a. not: adama bak ya, saydım tam 15 farklı konuda fikir beyan etmiş. herbokolog! benim günlük farklı konulara odaklanma kapasitem iki, iki! bu adamın nasıl 15 olsun!? içerik olarak neyi neden dediğine bakmadım, çok uzundu. ama kesin hepsi yanlıştır amk xd

günaydın canım. gs taraftarının yavşaklaştığını tespit etmiş; link ali koç tayyip'in yanında eli cebinde gezdi diye ortalığı birbirine katan da bunlar, murat kurum dursun'un yağlı suratını oyun hamuru yapınca hiçbir şey demeyen de bunlar. bugün çıkarları için akp'ye suratını sevdiren yarın götünü de okşatır. biri bir yanlış yapsa yine neyse, kitlenin hepsi suspus. sorun da tam olarak bu. soru soran kişiler akp ya da gs muhabiri olmayınca nasıl da kıvranıyor sinek ikili hajshfjagfsah not: link

olum bu adamın kiliseleri varmış amk